’EEEH!’ Diyen Sakatların Dergisi

Sakat Muhabbet
-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, Engelsiz Erişim Derneği'nden ve EEEH Dergi'den Burak Sarı ile derneğin ve derginin işleyişini, yapısını ve hayata geçirdiklerini ele alıyor.

""
’EEEH!’ Diyen Sakatların Dergisi
 

’EEEH!’ Diyen Sakatların Dergisi

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba Apaçık Radyo'ya, Sakat Muhabbet'e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoşgeldiniz. Bugün 7 Mayıs 2025 Çarşamba, ben Alper Tolga Akkuş. İki hafta önce 23 Nisan özel programında, geçen hafta da Murat Kefeli'yi konuk aldığımız programda bir dergideki bir yazıdan bahsetmiştik. O yazı da Eşit, Erişilebilir, Engelsiz Hayat (EEEH) Dergisi’nde çıkan bir yazıydı. Bu hafta da bu EEEH Dergi nedir diye düşündüm ve Murat Kefeli’ye ve Murat'a yazdım, “Ben EEEH Dergi'yi konuk etmek istiyorum. Kimle konuşabilirim?” dedim. O da bu haftaki konuğumuzla beni buluşturdu sağolsun. Zaten ben konuğumuzu ismen tanıyordum ama tanışmamıştık kendisiyle. Murat telefonunu verdi, aradım kendisini ve daha ikinci dakikada biz ‘bey’i, ‘paşa’yı bir kenara bırakıp, ismen konuşmaya başladık. Bu hafta konuğumuz Burak Sarı. Burak, merhaba, hoşgeldin, nasılsın, iyi misin?

Burak Sarı: Merhaba Alper, iyiyim, sen nasılsın?

A.T.A.: Ben de çok iyiyim, sağolasın. Bizim bir ilk sorumuz var Burak, herkese ben bunu sorarak başlıyorum programa; Burak Sarı kimdir, bugüne kadar neler yapmıştır ve bir sakatlığın bulunuyor ise bunu da bizimle paylaşır mısın lütfen?

Kör Bir Aktivist

B.S.: Burak Sarı, 39 yaşında, Ankara'da yaşayan kör bir aktivist. Müzikle uğraşıyorum, birçok enstrüman çalıyorum aslında. Temel enstrümanın bağlama olmakla birlikte; gitar, yan flüt ve çeşitli enstrümanlar çalıyorum. Yazı, çizi ve okuma işleriyle ilgileniyorum. EHHH Dergi’de de yazarlık ve editörlük işlerini yürütüyorum şu anda. Aynı zamanda Engelsiz Erişim Derneği’nin daha dernekleşmeden üyesiydim. Çeşitli sosyal faaliyetlerde bulunuyorum, aktivist çalışmalarda bulunuyorum. 

A.T.A.: EHHH Dergi ana konumuz ama onu müzikten sonra konuşalım istiyorum. Önce seninle Engelsiz Erişim Derneği'ni konuşalım. ‘Kurulmadan önce içindeydim’ dedin. Peki, Engelsiz Erişim Derneği ne zaman kuruldu, neler yaptı bugüne kadar, sen neler yaptın içinde? Derneğe dair neler söyleyebilirsin bize?

Engelsiz Erişim Derneği

B.S.: Derneğin resmi kuruluş tarihi 2011 fakat aslında 2005'ten itibaren faaliyet yürütmeye başladı. Engelsiz erişim, şunu gururla söyleyebilirim ki bireysel açıdan öyle şeyler söylemem ama engelsiz erişim için söylesem yerinde olur çünkü tarihe de o şekilde geçmiştir. Aslında ben 2000'lerdeki engelli hareketinin fikirsel ve sakatlık ideolojisine bakış açısı olarak Türkiye'deki ilk temsilcilerinden birisi olduğunu düşünüyorum. 

Mesela sağlamcılığı ilk tartıştıran yapılardan birisiydi. Aynı zamanda mikro saldırganlığı, engelli sakat kimliğini tartıştıran yapılardan birisiydi, hak temelli bir yapı olarak kuruldu. Aslında ilk faaliyetleri adından da belli olacağı üzere erişilebilirlik üzerineydi. ATM'lerin seslendirilmesi, sesli anons eklenmesi, erişilebilir hale getirilmesi, otobüslere sesli anons eklenmesi ki ben de böyle bir süreçte tanıştım zaten grupla. Onun dışında seçimlerde mahrem oy kullanımının mücadelesini veriyordu. Böyle erişilebilirlik üzerine başlamıştı aslında ama bunun yanı sıra sakatlık ideolojisi üzerine de çalışmalar yürütmeye başladı ve büyüyerek bugüne geldi.

A.T.A.: Şimdi dedin ya ‘Otobüslere sesli anons eklenmesi ile öğrendim' - peki, otobüste sesli anons neden önemli? Bunu kör olmayanlara nasıl anlatabiliriz şu anda?

Otobüslerde Sesli Anons Sistemi: ‘Erişilebilirlik Bir Haktır, Ayrıcalık Değil’

B.S.: Kör olmayanlara aslında çok güzel anlatabiliriz ki onlara özellikle anlatmalıyız yani empati yapsınlar gibi bir mantığı asla yok, o açıdan söylemiyorum. Bu çok kritik ve güzel bir soruydu, teşekkür ederim. Neden bunu istiyoruz? Bizim bir sloganımız var, diyoruz ki, ‘Erişilebilirlik bir haktır, ayrıcalık değil.’ Yani otobüslere sesli anons eklendiğinde biz gelen durakları, gelen otobüsü öğreneceğiz ama bu sadece körler için gerekli olan bir şey değil ki işin felsefesi de zaten burada. Hiçbir erişilebilirlik talebi sadece kendimiz için değil ki böyle de olabilir, bu da en temel hakkımız. Sonuçta kente yeni gelen bir insan da durakları başkasına sormak istemeyebilir, dinleyerek takip etmek isteyebilir veya yaş almış olabilir. Bazı ülkelerde 50 yıl öncesinde, 100 yıl öncesinde olmuş bir şey bizde hala tam anlamıyla işlemiyor. Bizim için yolculuğu daha eriştirebilir, bağımsız kılmanın bir aracı olacak sonuçta. Kör olmayanlara aslında çok güzel anlatabiliriz ki onlara özellikle anlatmalıyız yani empati yapsınlar gibi bir mantığı asla yok, o açıdan söylemiyorum. Bu çok kritik ve güzel bir soruydu, teşekkür ederim. Neden bunu istiyoruz? Bizim bir sloganımız var, diyoruz ki, ‘Erişilebilirlik bir haktır, ayrıcalık değil.’ Yani otobüslere sesli anons eklendiğinde biz gelen durakları, gelen otobüsü öğreneceğiz ama bu sadece körler için gerekli olan bir şey değil ki işin felsefesi de zaten burada. Hiçbir erişilebilirlik talebi sadece kendimiz için değil ki böyle de olabilir, bu da en temel hakkımız. Sonuçta kente yeni gelen bir insan da durakları başkasına sormak istemeyebilir, dinleyerek takip etmek isteyebilir veya yaş almış olabilir. Bazı ülkelerde 50 yıl öncesinde, 100 yıl öncesinde olmuş bir şey bizde hala tam anlamıyla işlemiyor. Bizim için yolculuğu daha eriştirebilir, bağımsız kılmanın bir aracı olacak sonuçta.

A.T.A.: Bunun dışında yani yaşlı değildir, gençtir; kör değildir, bedenen, tırnak içinde ‘sağlam’ diyelim - artık sağlam kelimesine ben çok katılmıyorum çünkü sağlamlık bambaşka bir şey - ama İstanbul'da yaşayan bir kişi diyelim, o trafikte, otobüsün içinde hınca hınç duruyor yani yolu da göremeyebilir. Anons onun da işine yarayabilir. Bunu da düşünmek lazım belki.

B.S.: Onu da düşünmek lazım da aslında en temelde Alper şunu düşünmek lazım; biz gerekçe sunmak zorunda mıyız? Bu da benim sana sorum olsun. Aslında bu kültürün oturması gerekiyor yani sorduğun soru aslında sana değildi. Tabii ki anlatacağız ki  zaten anlatmamız da gerekiyor, anlatmadan birbirimizi anlayamayız ama sürekli de gerekçelendirmek zorunda kalmak da aslında bir yönden yine bir ayrımcılığa dönüşüyor çünkü bu benim en doğal, en temel hakkım sonuçta.

A.T.A.: Otobüste var ama duraklarda var mı sesli anons sistemi yani hangi otobüsün geldiğini duraklarda duyma imkanınız var mı sizin?

‘Sesli Anons Sistemi Ankara’da Beş Yıldır Çalışmıyor’

B.S.: Ben şu anda Ankara'da ikamet ediyorum ve şu an otobüsün içinde de, dışında da çalışmıyor ki biz bunu ta 2009'larda başlattık Ankara'da. 2013'de sesli hale geldi otobüsler ama şu anda hiçbir şekilde çalışmıyor.

A.T.A.: Yani o araç gereç var ama çalışmıyor mu? Doğru mu anlıyorum ben?

B.S.: Belediyenin dediğine göre, yazılımsal bir sorun varmış ve 2020'lerden beri çözülmüyor.

A.T.A.: Yani aslında sizin Engelsiz Erişim Derneği’nin de ana aksı bu zaten. Peki, bunun dışında dernek bugüne kadar yani 14 yılda neler yaptı, hangi faaliyetleri gerçekleşti?

B.S.: 20 yıl diyelim biz düz, 20 yılda neler yaptık dersek, aslında biz bir kitle derneği değiliz, daha çok kadro derneği gibiyiz yani çok fazla kitleselleşmek gibi bir çabamız olmadı. Sınırlı sayıda, 30-40 üyemiz, gönüllümüz var ve onlarla beraber çalışıyoruz ama bu süreçte kitlesel derneklerin yapabileceği hatta yer yer devlet kurumlarının yapabileceği şeyleri çokça yaptık.  Bunlardan birisi de İstanbul ve Ankara'daki o sesli otobüs projelerine şartnameleri bizim sunmamız. Biz başvurduk ve takibini biz yaptık. Ankara'daki şu anda olmasa da bunlar başarıya ulaştı dediğim gibi.

Engelsiz Erişim Derneği’nin Diğer Projeleri

B.S.: Bunun dışında diğer derneklerle de beraber - bu noterlerde şahit isteme gibi bir saçmalık vardı ki hala keyfi olarak bu yapılıyor ama ortadan kalktı büyük oranda çünkü artık e-Devlet’e onay sistemi eklendi. Bunun mücadelesini de biz verdik. 

Seçimlerde erişilebilir mahrem oy kullanmanın yıllardır mücadelesini veriyoruz. Hatta referandumda biz mesela ilk defa kendimiz şablonlar üreterek Yüksek Seçim Kurulu’ndan da izin alarak kullandırmıştık. Yüksek Seçim Kurulu bunu yasal olarak yapacağını kabul etti ama maalesef tam istediğimiz gibi olmadı yani bir şekilde o şablonları Yüksek Seçim Kurulu yaptırdığında erişilebilir olmadı. Bir sonraki seçimde kesin olabileceğini söylediler ama bakalım nasıl olacak. 

Onun dışında banka ATM'lerin erişilebilir hale gelmesi için çalışmalarımız oldu ve birçok ATM sesli hale geldi. 

Bunun yanı sıra, geleneksel olarak derneğimizin yaptığı çeşitli faaliyetler var. Bunlardan birisi Selen Özel Bilgi Yarışması - hazır mikrofonu bulmuşken reklam da yapayım. Eskişehir'de olacak bu yıl. Selen Özel aktivist bir arkadaşımızdı, kendisini genç yaşta kaybettik bir hastalıktan. Onun anısına yıllardır yapıyoruz ve bu yıl 18.’sini düzenliyoruz, geniş çağlı bir bilgi yarışması düzenliyoruz. Daha önce Boğaziçi Üniversitesi'nde ve İstanbul Üniversitesi'nde yaptık. Bu yıl da Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği içinde Eskişehir'de yapacağız. 

A.T.A.: Tarihi nedir? Oradakiler, yakındakiler gitsinler.

B.S.: 10 Mayıs Cumartesi. 

A.T.A.: Zaten ben Ilgın Aydınoğlu’nu konuk almıştım ve Boğaziçi’ndekini de o anlatmıştı bize.

B.S.: Evet. Zaten Ilgın da yarışma komitesinde, bizim derneğimizin üyesi.

A.T.A.: Çok keyifli olduğunu söylemişti yarışma. Soru hazırlamanın, yarışmanın bayağı çekişmeli olduğunu ve sadece körler, sakatlar değil, sakat olmayanların da katılabildiğini, kontenjan olduğunu iletmişti Ilgın.

B.S.: Tabii ki var. Zaten bizim buradaki amacımız erişilebilir bir yarışmanın da mümkün olduğu, kapsayıcı bir yarışmanın da mümkün olduğunu gösterebilmek.

A.T.A.: Müzik arasına geldik. Ben sana müzik ne olsun dedim ve sen çok hoş bir sürpriz yapmıştın bana. Anonsunu sen yapar mısın? Hangi müziği dinleyeceğiz şimdi?

B.S.: Ondan önce derneğin birkaç kritik faaliyetinden bahsetsem olur mu? Daha sonra dergiye geçeceğim dedin ya o yüzden. 

A.T.A.: Müziği dinleyelim. Programın yarısına geldik, onları dinleriz gene, vaktimiz var, ayarlarım ben.

Konuğumuzdan Şelpe Tekniği ile Bir Bağlama Doğaçlaması

B.S.: Müzik benim şelpe tekniğiyle uyguladığım, icra ettiğim bir doğaçlamaydı ki biraz sonra zaten anlatırım. Engelsiz Erişim Derneği'nin yine Engelsiz Eğitim Projesi var ve orada bağlama üzerinde şelpe tekniği dersleri vermiştim. Daha sonra bunu kendi YouTube kanalıma da taşıdım. O arada da o dersler esnasında bir doğaçlama çalmıştım ve onu kaydetmiştim, sürpriz olsun dedim. Bugün onu dinleyelim.

A.T.A.:Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu hafta Engelsiz Erişim Derneği'nden ve EEEH Dergi'den Burak Sarı konuğumuz. Müziğe girerken Burak, dernek ile ilgili birkaç konu daha var demiştin, şimdi onları alalım senden istersen.

Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali

B.S.: Evet, çok fazla faaliyeti var derneğin ve bunlardan birisi de Beyaz Baston ve Erişilebilirlik Festivali. Onu da 11 yıldır yapıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi'nde başlamıştı, pandemi döneminde de online gerçekleştirdik. Son yıllarda da İstanbul Üniversitesi'nde düzenledik.

Bu festival aslında erişilebilir bir yaşamın mümkün olduğunu gösteriyor yani mini bir erişilebilir, mini bir dünya diyorum ben ona çünkü oraya gelen birisi gerçekten önyargılarına aşkla bağlı değilse o önyargılarını orada bırakıp gider diye düşünüyorum. 

Şunu seven bir insan değilim, ‘körler şunu da yapar, bunu da yapar’ diyen biri değilim. Böyle bir şeyi anlatmak zorunda değiliz biz kimseye ama merak ediyor insanlar ve gerçekten oraya geldiklerinde kör bir marangozla ya da kör bir fotoğraf sanatçısıyla karşılaşıyorlar. Tabi her sene konu-tema değişiyor ve temaya göre de biraz fark ediyor - yapay zeka, bilişim üzerine, tamirat üzerine, yemek yapmak üzerine yani aklınıza gelen ne varsa aslında orada oluyor. Engelsiz eğitimden bahsetmiştim müzikten önce.

A.T.A.: Evet.

B.S.: O da 11-12 yıl oldu ve her yıl oluyor. Genel Kasım, Aralık gibi başlıyor ve Nisan gibi bitiyor. Orada da bilişim derslerinden, yazılım, programlama gibi alanlarda çeşitli eğitimler oluyor. Yine orada da aslında aklımıza ne geliyorsa oluyor. Müzik eğitimleri oluyor, dil üzerine eğitimler oluyor. Her yılın farklı bir müfredatı oluyor, programı oluyor.

‘EEEH!’: Yaşama ‘EEEH!' Diyenlerin Dergisi

A.T.A.: Şimdi dernek çok faal, bir sürü etkinliği oldu ama ana temamız EEEH Dergi ve EEEH Dergi de var bu faaliyetlerin içinde. EEEH Dergi nasıl ortaya çıktı? EEEH ne demek? Onu ben biliyorum da senden alalım mı bilmeyenler için?

B.S.: EEEH ne demek? Eşit Erişilebilir Engelsiz Hayat Dergisi. Aslında dergi fikri birkaç arkadaşın zihninde varmış. Bir gün böyle bir yerde otururken birisi ortaya atmıştı. Daha önce de kendi aralarında konuşmuş aynı arkadaşlar. Ben de benzer bir fikri paylaştığımı söylemiştim. Sonra bir toplantı yapalım dedik, bakalım nasıl bir şey ortaya çıkacak diye. Ama o zaman tabii Engelsiz Erişim bünyesinde olacağı bile gündemde değildi yani sakatlık üzerine, gündelik hayat üzerine sadece bir dergi olabilir mi olamaz mı diyorduk. Sonra bir araya geldik, birçok arkadaşa da söylemiştik. Yedi – sekiz arkadaş bir araya geldik ve hangi köşeler olsun, nasıl bir internet sitesi oluşturalım diye düşündük ve dergi için adım atmaya karar verdik. Nasıl bir şey olacağını biz bile bilmiyorduk. 

İsim tartışmaları tabi gündeme geldi. Ne olsun? Şu da olsun, bu da olsun, eşitlik de olsun, erişilebilirlik de olsun dendi ve sonunda bir arkadaş dedi ki ‘Eeeh’ dedi ‘Yeter ya eeeh! olsun’ dedik yani Eşit, Erişilebilir, Engelsiz Hayat aynı zamanda. ‘Hayata eeeh diyenlerin dergisi’ diyoruz biz. Uğradığımız ayrımcılığa, mikrosaldırganlığa, sağlamcılığa ‘eeeh’ diyoruz. Zaten oradan sloganımız da çıktı: Yaşama eh diyenlerin dergisi. İlk duyurumuz da böyle yayınlanmıştı.

A.T.A.: Ben şimdi program başlığını şöyle yaptım, uygun mu diye sana sorayım; ‘Eeeh diyen sakatların dergisi’. 

B.S.: Olur.

A.T.A.: Şimdi bakıyorum siteden ve eeeh.engelsizersim.com’dan girebilir isteyenler dergiye. Son sayı 134, Nisan'da çıkmış ve her ay çıkıyor. 10 yıldır, 11 yıldır süren bir dergi bu. Bu bayağı bir meşakkatli bir şey aslında, online olsa bile yazı al, yazı iste, takip et. Ben de yayıncı olduğum için, çalıştığım için gazetelerde biliyorum detayını. Bu kadar uzun soluklu olmasını nasıl başarabildiniz?

B.S.: Bunu biz de bilmiyoruz çünkü ben de o çevrelerin içindeydim, bu işlerle uğraşıyordum ve genelde biliyorsun üç – dört ay ya da en fazla bir sene oluyor çoğu derginin ömrü. 

Şimdi biz başladık ve ilk başladığımızdan itibaren inanılmaz ilgi gördü dergi yani yorum yapanlar, konu önerenler, konuk yazar olmak isteyenler ki biz ikinci sayıdan sonra konuk yazarlık bölümünü açtık ve orayı da çok güzel beslediler okurlarımız, o yüzden bu kolektif bir çabanın ürünü yani yazarlarımız hem okur, hem de yazar diyebiliriz. Birçok insanın emeği bu. Ayın 5'ine kadar mesela yazıların gelmesini bekliyoruz ve yazılar geldikten sonra yazım denetim ekibine gidiyor. Orada Gülcan arkadaşımız ve geçen hafta programına konuk olan Murat var. 

A.T.A.:Murat Kefeli’yi diyorsun, Gülcan Hanımın soyismi nedir? Biliyorsan, onun da ismini analım burada.

B.S.:Gülcan Altun.

A.T.A.: Gülcan Altun ve Murat Kefeli.

B.S.: Son olarak bana geliyor ve ben editöryal denetimini yapıyorum. Ondan sonra da seslendirmelere gidiyor. Gönüllü seslendirmenlerimiz de var, kendi yazarlarımız arasında kör seslendirmelerimiz de var ki bu arada ilk kör seslendirme denemelerini de biz dergi sayesinde yapmıştık, ondan da geri adım atmadık - en azından derginin tamamını görenlere okutmamak gibi - yani mesela bazı yazıları kör seslendirmenler okuyor, bazılarını gören. Hatta kör de, gören de gönüllü seslendirmenlerimiz var aynı zamanda. 
İlk başta, 100. sayıya kadar böyle bir şey yapmıyorduk ama görsellik de önemli olduğu için yazılara görsel eklemeye başladık. Pınar Yavuz ve Yelda Erdoğan arkadaşlarımız sağolsun gönüllü olarak her ay bize bu konuda yardımcı oluyorlar görsel bulma konusunda. Daha sonrasında dergi birleştiriliyor. Hem PDF yapılıyor, hem yazılar tek tek giriliyor ve aynı zamanda YouTube'a da sesli versiyonları giriyor. Derginin şu anki internet sorumluları da Ömer Göktaş ve Kadir Ahıska, onlara da buradan teşekkür ederim. Bu arada ayın 5’ine kadar yazılar geliyor dedim ama genelde öyle olmuyor – özellikle de benim. Neredeyse derginin yayınlanacağı güne kadar falan uzadığı oluyor.

A.T.A.: Dükkan sahipleri hep öyle yapar, son dakikaya kadar ‘zaten bende’ diye rahat olursun.

B.S.: Hocam sahiplikten değil, yüzsüzlükten.

EEEH Dergi Nisan 2025 Tarihli 134. Sayısının İçindekiler

A.T.A.: Ben şu an son sayıyı açtım ve Nisan sayısının konuları: 

  • Otizm: kabul ve erişilebilirlik - Zarife Uysal 
     
  • Yaşadıklarımızı yaşamasınlar - Burak Sarı
     
  • Birlikte öğrenelim: hiç hata yapmayan kız kitap tanıtımı - Ayşe Turgay Gümüş 
     
  • Tek ortak nokta - Sevgi Mart Göcen 
     
  • Erişilebilir şehirler için görme engellerin fiziksel erişilebilirliğine bir bakış 4 - Ercan Şen 
     
  • Erişilebilir bir protesto deneyimi için - Mihriban Boyacı - benim de konuğum olmuştu Mihriban Boyacı bu arada. 
     
  • Bayram sonu tatlısı - Gülcan Altun 
     
  • Farklı kültürlerde selamlaşma ve saygı bildiren hareketler 2 - Murat Kefeli 

Konu ‘Sakatlık’ Olduğunda Konu Biter mi, Bitmez mi?

A.T.A.: Sakat Muhabbet 15 günde 1 idi ilk zamanlarında Burak. Sonra ise her hafta oldu ve bana ‘Her hafta olması kötü oldu senin için, konu bulamazsın’ dediler. Siz 10 yıldır yazıyorsunuz, konu bitti mi, sakatlıkta konu bitiyor mu? 

B.S.: Konu bitmiyor ama şu eleştiriyi alıyoruz ki haklı bir eleştiri, biz de kendimizi o konuda eleştiriyoruz ve bundan kurtuluşun tek yolu da zaten koşulların değişmesi. Mesela bazı konuları birden çok kez ele almak zorunda kalıyoruz, bu tür konular şey oluyor; uğradığımız ayrımcılıklar. Bundan da vazgeçemiyoruz çünkü bir sene önce ben ayrımcı bir muameleyle karşılaştıysam benzerini bir sene sonra başka bir arkadaş yaşıyor ve onu gündeme getirmemiz gerekiyor haliyle. Öyle bir sıkıntı oluyor ama onun dışında konu bulmakta zorlandığımız da oluyor ama şimdiye kadar sürdürdük.

A.T.A.: O frekans önemli. Aynı konuyu, onu sürekli okuyanlar diyordur ama böyle dergileri belki bir defa okuyup sonra okumayanlar da var. Belki 50. sayıda yazmışsındır konuyu ama 150. sayıda bir daha yazmak gerekiyor ki hiç denk gelmeyen denk gelsin. 

Sakat Muhabbet de 86 bölüm oldu. Aynı konuyu yapmadım diye hatırlıyorum ama yapadabilirim çünkü bunu yapmalıyız, çünkü sakatlığa dair dergi saysan beş tane ya vardır ya da yoktur. Radyo programı da ya vardır ya da yoktur. Çok azız zaten. O yüzden yapmamız gerekiyor bir yandan da.

B.S.: Aynı konuyu yapmışsındır yani konu başlığı farklıdır ama ister istemez aynı konuya değinirsin. Haftaya başka birisini aldığında o kişi de mesela noterde ayrımcılık yaşamış olabilir ve doğal olarak o da bunu anlatacak yani bu biraz zorunluluk oluyor. Dediğim gibi, nedenler değişmeyince bu da değişmiyor.

A.T.A.: Burak, çok çok güzel bir bölüm oldu benim adıma. Çok sağol konuk olduğun için. Var mı son sözlerin?

B.S.: Son sözümden önce dergiyle ilgili birkaç not düşmek isterim.

A.T.A.: Tabii ki.

‘EEEH Dergi’nin Bugüne Kadar Çıkan İki Kitabı, Bir de Belgeseli Var’

B.S.: Mesela derginin aslında öyle bir sahiplenilmesi var ki hem dergi ekibi, kendi içerisinde, hem de dışarıda... Her yıl derginin doğum gününü farklı bir şekilde kutlarız. Mesela bir müzik yaparız, üzerine bir yazı yazarız, güzel bir panel yaparız.

10. yılla özel bir itap çıkarmıştık. Ondan iki yıl önce de Canan Çam Yücel arkadaşımızın bir yazı dizisi vardı ‘Görme Engelli Çocuğu Olan Ebeveynler’ üzerine. Onu kitaplaştırmıştık yani derginin şu anda iki kitabı var, bir de belgeseli var. Somut Yayınları’ndan çıktı kitapları ama sonuçta derginin derleme kitapları. 

Bunun yanı sıra bazı akademisyen arkadaşlar, mesela öğrencilerine ödev olarak veriyormuş yazılarımızı. Aslında tahmin ettiğimizden daha büyük bir kitleye ulaştık ama yeterli mi tabi tartışılır. Daha kendimizi çok güncellememiz gereken nokta var.

A.T.A.: Ama buralarda olmak önemli yani buradan hiçbir şey yapmadan, ‘şu olsun, bu olsun’ demektense kendi yapabildiğini yapmak önemli geliyor bana. Hiç kimse bir şey yapmayınca bir şey olmuyor, bir şey yapmak gerekiyor. Gençler bizi görür, yetersiz bulur, eleştirir, daha iyisini yaparlar ki o da olsun zaten, ben de onu tercih eden bir insanım bu anlamda.

B.S.: Aynen, kesinlikle. Zaten yolları tamamen açık, bize geldiklerinde tamamen isteriz.

A.T.A.: Değil mi? Çünkü onlar başka bir dünyada yaşıyorlar. Sosyal medyayla, yapay zekayla falan harmanlanmışlar ve biz ona yetişemeyiz. Biz şu anda onun ihtiyarı olduk, ben ona çok giremiyorum ki girmiyorum da çünkü o gençlerin dünyası, onlar yaşayacak o hayatı, böyle görüyorum bir yandan da. Son sözlerini şimdi alayım o zaman Burak senden.

B.S.: Bana tahammül ettiğin için teşekkür ederim.

A.T.A.: Estağfurullah, her zaman. Sakat Muhabbet, Apaçık Radyo her zaman açık zaten. Çok çok sağol Burak konuk olduğun için. 

Sakat Muhabbet'te bu hafta Engelsiz Erişim Derneği'nden, EEEH Dergi'den Burak Sarı idi konuğum. Sen Bianet'te de yazıyorsun, oraya giremedik. Oradaki yazılarını da inceliyorum senin. Meral Sözen de yazıyor orada, kendisi yine EEEH Dergi'nin başka bir yazarı yani böyle transferler de oluyor. Transfer değil de, hem oraya, hem oraya yazıyorsunuz gibi anlıyorum ben. 

Sakat Muhabbet'in bir de son sloganı var. Marx'ın bir sözünü ben Sakat Muhabbet'e uyarladım Burak; ‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin’ diyorum programı bitirirken.

B.S.: Çok güzelmiş.

A.T.A.: Haftaya görüşmek üzere, hoşçakalın diyorum.